Boşanma Durumunda Mal Paylaşımı ve Değer Tespiti

Türkiye Cumhuriyeti, anlaşmazlık sonucu boşanma yoluna başvuran bireylerin haklarını kanunlar ile koruma altına alıyor. Öncelikle eşler kendi aralarında anlaşmaya vararak, evlilik birliği boyunca edindikleri malları bölüşebilirler. Buna “tasfiye anlaşması” adı verilir. Eşler arasında anlaşmazlık olması durumunda ise, taraflardan biri mahkemeden malların paylaştırılması için “mal rejiminin tasfiyesi davası” adı verilen bir dava talebinde bulunur. Tasfiye davası, eşlerden birinin vefatı halinde, vefat eden kişinin mirasçıları tarafından açılabilmektedir.

Medeni Kanun’a göre, evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallar için mahkeme öncelikle bir değer tespiti talep eder. Değerleme şirketleri tarafından, evlilik süresince edinilen taşınmazların gerçek değeri ile değer artışının tespitine dayanan ekspertiz raporu gerekmektedir. Anlaşmazlık durumunda bu rapor zorunludur. Mal paylaşımı değer tespitinde, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katkı payı, değer artış payı ve katılma payı da hesap edilerek eşlerden birine, öteki eş tarafından “katılma alacağı” adı verilen tutarın ödenmesine karar verilir. Bu durumda, evlilik birliği içerisinde bir gayrimenkul alımı söz konusu ise, ev üzerinde iki bireyin hak sahibi olması söz konusu değildir. Ancak taraflardan biri, diğerine “katılma alacağı” ödemesi yapmakla yükümlüdür. Burada bir eşitlik söz konusu olması şarttır.

Evlilik süresince edinilmiş malların toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçların çıkarılmasından sonra kalan miktar: “artık değer” olarak hesaplanır. Taraflardan birinin artık değerinin yarısı; diğer tarafın artık değer alacağı olarak belirlenmesine ilişkin bir kural bulunmaktadır. Artık değer alacakları takas edilerek, taraflardan biri lehine katılma alacağı tutarı hesap edilir. Katılma alacağı tutarı sahibi olan taraf, karşı taraftan bu miktarın kendisine ödenmesini talep edebilir.

Evlilik birliği içerisinde, taraflardan birine miras olarak kalan mallar, bağışlanan eşyalar, evlenmeden önce taraflardan birinin edinmiş olduğu taşınmazlar, değerleme sürecinde “edinilmiş mal” olarak kabul edilmemektedir.

Medeni Kanun hükümlerine göre, mal rejiminin tasfiyesinde, değerleme konusu taşınmazların, tasfiye tarihinden itibaren güncel piyasa durumunun esas alınması gereklidir. Bir gayrimenkul için, rayiç bedel değeri değil; piyasa değeri esas alınmalıdır. Bu süreçte, anlaşma veya anlaşmazlık yoluyla fark etmeksizin, SPK lisanslı bir firmadan değerleme hizmeti alınması ve bir ekspertiz raporunun bulundurulması oldukça büyük önem arz etmektedir.